Kedimiz Kvrık'ın Hikayesi
Bu yazıda hepinizin merakla beklediği soruyu cevaplıyorum.
Kıvrığı nereden aldım? Şok şok şok, flaş flaş flaş. Ben kıvrığı tahmin
edeceğiniz üzere petshoptan aldım. Bunu duyunca hemen yazıyı kapatmış
olabilirsiniz. Sıkıntı yok. Yazıyı kapatmayıp hikâyenin devamını merak edenler
için anlatayım. Günlerden bir gün Ankaralıların rutin hafta sonu
etkinliklerinden olan “avm gezmek” için eşimle yola çıkmıştık. Arabamızı avmnin
otoparkına park ettik. Bildiğiniz gibi petshoplar avmlerin hep bodrum
katlarında olur, otoparktan çıktığınızda önünden geçersiniz. Biz de haliyle
petshopın önünden geçiyorduk, ben geçtim gittim, yürüyen merdivene bindim, yukarı
çıkıyorum. Sonra dönüp baktım ki eşim petshopın önünde kalakalmış.Yanına
gittim, büyülenmiş gibi vitrine bakıyor “emre şuna bak” “şuna bak” deyip
duruyordu. Baktım minicik, duman renginde, kıvrık kulaklı bir kedi, başını öne
eğmiş camekanın içinde öylece duruyor.
Ben kedileri severdim ama genelde
uzaktan severdim, sokakta görsem yanlarından geçer giderdim, bazen kendini
sevdirmeye gelen kedi olursa biraz başına dokunurdum, sonra bit pire vardır falan
diye daha fazla ellemezdim. Severdim derken, bu kadar yani. Eşimse hiç sevmezdi
ama hiç yani!. Arada bir kedi muhabbeti açtığımda “ben hiç sevmem” falan derdi,
konu kapanırdı. Ama bu sefer sanırım durum farklıydı. Ben “evet çok tatlıymış,
hadi daha alacağımız şeyler var, gecikmeyelim” diyerek onu camdan
uzaklaştırmaya çalışıyordum. O da “İçeri girelim bi bakalım” diyordu. Çok ısrar
etti girdik içeri. Kediyi aldık elimize biraz sevdik, bu arada adam anlatıyor,
abi bu şöyle kedidir böyle kedidir, işte normalde bunun fiyatı şu da bunun
ayağı sakat, kimse almıyor, fiyat kırdım, piyasa kötü, almak isterseniz şu
fiyat falan dedi. Adam bakliyat satar gibi kedi satıyor yani. Ben hala eşim nasılsa
ciddi değildir diye biz bir dolanıp gelelim falan diyorum, ama yok çıkmadı
dükkandan. E para da yok, nasıl olacak derken, adam abi malzemeleri buradan
alırsanız taksit yaparım dedi ve inanır mısınız 12 taksitle kedi aldık. Buzdolabı
öder gibi 1 sene boyunca kedi ödedik. Önce bıyıklarını, kolunu bacağını derken
1 sene sonunda tamamen ödedik kıvrığı. Her neyse biz kediyi aldık eve
gidiyoruz, biz önde olayın şokunu yaşıyoruz, bu eşek de arabanın arkasında
kutunun içinde miyavlıyor, korktu tabi. Eve geldik bir baktık yazık kutunun
içine kaka yapmış korkudan. Temizledik falan, sonra halının ortasına koyduk bunu,
zaten minicik, biraz dolandı ortalıkta, gerçekten de bir ayağı sakattı, sağ
arka ayağını basamıyordu ve sürüyerek yürüyordu.
Sonra yanımıza geldi bi sesler
çıkarmaya başladı. Tırr tırr diye sesler geliyor, biz dedik bu kedi bozuk her
halde ya da radyoaktif sızıntı yapıyor, ya da hasta oldu. Çünkü normal bir ses değil.
Yani düşünün kedi gırlamasını bilmiyoruz, bu kadar yabancıyız olaya. İlk bir
hafta biraz alışma süreci oldu, hem o bize hem biz ona. Arada bir altından
kalkamayacağımıza ilişkin düşüncelerimiz de oldu ama zamanla alıştık ve zaten
kısa bir süre sonra kıvrık ailemizin vazgeçilmez üyesi oldu. Veterinere götürüp
aşılarını yaptırdık, ayağında sinir sıkışması varmış, hissiyat yok gibiydi,
veteriner masaj yapmamızı önermişti. Haftada birkaç kez masaj yaptık, bu arada
karın bölgesindeki tüyler dökülüp tekrar çıkmış, veteriner bu kedi mantar
atlatmış dedi. Yani başına gelmeyen kalmamış kıvrığın. Kim bilir nerede doğdu,
annesinden ve kardeşlerinden ne kadar erken ayrıldı da geldi o petshoptaki
minicik camekânda hapsoldu. Velhasıl kıvrıkla birlikte bizde bir kedi sevgisi
oluştu, o kedileri hiç sevmem diyen eşim kıvrığa resmen âşık oldu. Bu sevgi bir
süre sonra sadece evimizdeki kediyle de sınırlı olmamaya başladı. Başka
kedilere, başka hayvanlara örneğin köpeklere karşı da duyarlılığımız artmıştı. Ki
ben köpeklerden çok korkardım, sokakta görünce 10 metreden fazla yaklaşmazdım,
kaldırımda bir köpek görsem karşı kaldırıma geçer yürürdüm. Artık evden
çıkarken yanımızda kedi, köpek maması taşıyoruz.
Yanımızdan geçerlerken en
azından bazılarının başlarını okşayıp geçiyoruz, mama veriyoruz. Barınaklara
yardım yapıyoruz, sahipsiz kedi, köpeklere yuva bulunmasında aracı olmaya
çalışıyoruz. Ki bu kanalda da sizler belki bu videoları izleyip zor durumda
olan bir kedinin hayatını kurtarmış olabilirsiniz, ailenizi bu konuda ikna
etmiş olabilirsiniz veya hayvanlara olan bakışınız olumlu yönde değişmiş
olabilir. Demek istediğim bir cins kedinin alınması belki de başka birçok
kedinin artık daha sağlıklı ve güvende olmasını sağlamış olabilir. Örneğin biz
kıvrığı aldıktan sonra, hiç kedi sevmeyen arkadaşlarımız da bize gelip
gittiklerinde kedi sevgisi kazandılar ve bir süre sonra zor durumda olan bir
kediyi evlerine aldılar. Tabi bunları görüp cins kedi sahiplenmek isteyen
kişiler de çoktur, ama ben yargılamıyorum. Çünkü başımızdan geçenler ortada. Yeter
ki onlara sonuna kadar sahip çıkalım, terk etmeyelim, iyi bakalım, iyi
besleyelim, sorumluluk alalım. Bence bir olayın çok farklı boyutu var, keşke
tabi ki ben de, sizler de barınaklarda veya sokaklarda hayatta kalma mücadelesi
veren, hasta veya zor durumda olan hayvanları evlerimize alıp beslesek. Ben de
zaten böyle hayvanları gördükçe evimde cins kedi beslemenin vicdan azabını
yaşıyorum. Ama benim anlatmak istediğim; herkes bir anda herhangi bir kediyi
sahiplenmek için kendini hazır hissetmiyor olabilir. Bu demek değil ki herkes gidip cins kedi
alsın. Hayır tabi ki, zaten keşke en başından böyle bir düzen olmasa. Ama şu da
var, dediğim gibi kıvrık olmasaydı ben hiçbir zaman kedi beslemeyebilirdim ve
şuan bunları size anlatmıyor olabilirdim.
Durum böyle. Şimdi iş yerimizdeki yeni doğmuş minik kedilere
mama vermeye gidiyorum. Görüşmek üzere hoşçakalın
Emre bey merhabalar, youtube hesabınızı kapatmışsınız sanırım. çok faydalanmıştım biz oradaki videolardan, kapatmasaydınız keşke.
YanıtlaSil